16 Mayıs, 2017

İyinin ve Kötünün Ötesinde | 2. Bölüm | Özgür Ruh | 24

Hiroshige | Sudden Shower Over Shin-Ohashi Bridge At Atake | 1856
Osancta simplicitas* Ne de tuhaf basitlikler ve sahtelikler yaşıyor insan! İnsanın bir kez mucizeyi görebilecek gözleri olunca, durmadan şaşırıyor! Nasıl da çevremizdeki her şeyi aydınlık, özgür, kolay ve basit kılıyoruz! Duyumlarımıza bütün derme çatmalığın, düşüncemize Tanrısal serseri sıçramalar yapma isteğinin ve yanlış çıkarımların girmesi için geçiş izni vermeyi nasıl da biliyoruz. Başından beri, hemen hemen kavranamaz bir özgürlük, düşüncesizlik, temkinsizlik, bir yaşam yürekliliği ve şenliğinden tat almak için - yaşamdan tat almak için, bilgisizliği korumaya nasıl da akıl erdirebiliyoruz? Ve yalnızca bu katı, sert bilgisizlik temelinde şimdiye dek bilgi yükseldi; çok daha güçlü istemenin temeli üstündeki bilgi istemesi, bilmemeyi, bilgisizliği, yanlışı isteme! Onun karşıtı olarak değil de - daha incelmiş biçimi olarak! Hatta dil bile burada, diğer yerlerde olduğu gibi, beceriksizliğinin üstesinden gelemiyor; yalnızca derecelenmenin, çeşit çeşit aşama inceliklerinin olduğu yerde karşıtlıktan söz ediyor; hatta şimdi bizim başa çıkılamaz "et ve kanıma" ait olan, derinlere kök salmış ahlak Tartüfçülüğü, daha iyi bilenlerimizin bile sözlerini saptırır: Orada burada, kavrar da güleriz, en iyi bilimin en iyisinden bizi bu basitleştirilmiş durumda tutmaya çalışmasına; istemeye istemeye yanlışı sevmesine, tümüyle yapay, yolunca yordamınca uyduruk, düzmece dünyada yaşayan bir varlık olduğu için - yaşamayı sevmesine! [s.41]

Friedrich Nietzsche | İyinin ve Kötünün Ötesinde | Çeviri: Ahmet İnam | Say Yayınları | 223 s.

____________________
*Ey kutsal basitlik [Çev. n.]

09 Mayıs, 2017

İnsanca, Pek İnsanca I | 5. B. | Yüksek ve Düşük Kültürün Belirtileri | 275

Maerten van Heemskerck | The Triumphal Procession of Bacchus | 1536-37
Kinik ve Epikürcü. ─ Bir kinik, yüksek kültürdeki insanın çoğalmış ve şiddetlenmiş acılarıyla, gereksinimlerinin çokluğu arasındaki bağıntıyı görür; demek ki, güzel, uygun, yakışık alan, mutluluk veren hakkındaki görüşlerin çokluğunun, yine çok sayıdaki haz ve acı kaynağından çıkması gerektiğini kavrar. Bu kavrayış uyarınca, bu görüşlerin birçoğundan vazgeçerek ve kültürün belirli taleplerinden uzaklaşarak kendini küçültür; böylelikle bir özgürlük ve güçlenme duygusu kazanır, ve yavaş yavaş, alışkanlık sonucu kendi yaşam biçimine katlanabildiğinde, gerçekte kültür insanlarında bulunanlardan daha ender ve daha zayıf acı duygularına sahiptir ve ev hayvanına yakınlaşmıştır; ayrıca her şeyi kontrastın çekiciliği içinde duyumsar - canı isterse küfür de edebilir; böylelikle yeniden hayvanın duygu dünyasının üstüne çıkar. - Bir Epikürcü de bir kinikle aynı görüş açısına sahiptir; ikisinin arasında genellikle sadece bir mizaç farkı vardır. Ayrıca Epikürcü, egemen görüşlerden bağımsız kalmak için kendi yüksek kültüründen yararlanır; bu görüşlerin üstüne çıkar, oysa kinik sadece olumsuzlamada kalmıştır. Epikürcü adeta rüzgarsız, korunaklı, loş geçitlerde dolaşır, üzerinde ağaçların tepe dalları rüzgarla uğuldamakta ve dışarıda dünyanın ne şiddetli bir devinim içinde olduğunu bildirmektedirler ona. Buna karşılık kinik, fırtınada adeta çıplak dolaşmaktadır dışarıda ve duygusuzluğa varana kadar katılaştırmaktadır kendini. [s.228-229]

Friedrich Nietzsche | İnsanca, Pek İnsanca 1 | Çeviri: Mustafa Tüzel | İthaki Yayınları | 448 s.

30 Nisan, 2017

Ahlakın Soykütüğü Üstüne | 2. B. | Suç, Kara Vicdan ve Benzerleri | 1

Pablo Picasso | Plaster Head And Arm | 1925
Söz verebilen bir hayvan yetiştirmek - insan açısından, bu, doğanın kendine yüklediği paradoksal bir görev değil mi? İnsanla ilgili gerçek bir sorun değil mi? Bu sorunun büyük ölçüde çözülmüş oluşu, karşıt kuvveti, unutkanlık kuvvetini tümüyle anlamış birine çok şaşırtıcı görünmelidir. Unutkanlık, yüzeysel olarak bakıldığında, sanılabileceği gibi, bir vis inertia[1] değildir: Aksine, etkin ve en kesin anlamıyla, yaşantısına sahip olduğumuz, yaşadığımız şeyleri kendine mal edip sindirirken bu sürece "ruha katma"[2] denilebilir. Onların çok azının bilincimizin içine girmesi olgusundan sorumlu olan bir ket vurma yetisidir; tıpkı, fiziksel beslenmeyi içeren, "bedene katına"[3] adlı bin yönlü süreçte olduğu gibi. Bilincin kapı ve pencerelerini bir süre için kapatması, birlikte ya da birbirlerine karşı çalışan hizmet organlarımızın yeraltı dünyasındaki çatışmalarından ve gürültüsünden uzakta kalması; bilincin, yeni şeylere yer açmak, her şeyin üstünde, daha soylu işlevler, görevler, düzenleme, önceden belirleme için [çünkü, organizmamız bir oligarşidir][4] biraz sessizliği, bir parça tabula rasa'sıdır,[5] - bir kapı bekçisi, ruh düzeninin, huzurun, etiketin koruyucusu gibi, unutkanlığın etkin amacı budur: Böylece, unutkanlık olmaksızın, mutluluğun, sevincin, umudun, gururun, şimdinin olmayacağı açıkça belirginleşiveriyor. Bu ket vurma aygıtının bozulup çalışmadığı biri, yerinde bir karşılaştırmayla [salt karşılaştırmadan öte bir şeydir, bu] hazımsız bir insana benzetilebilir - hiçbir şeye "hazır" olmayacaktır o... Bu, unutkan olmak zorunda kalıp unutmanın bir kuvvet, bir tür güçlü sağlık belirtisi oluşturduğu hayvan, kendini zıttına bir yetiyle, bir bellekle donatır, bellek yardımıyla da, belli durumlarda - yani söz vermenin gerçekleştirildiği durumlarda, unutkanlık askıya alınır: Bu, hiç de düpedüz bir bilinçte bir kez iz bırakmış izlenimlerden edilgen bir biçimde kendini kurtaramama; hiç de, bir kez rehin alınmış bir sözcükten dolayı, insanın bir kez daha başka şeylere "hazır" olamayacağı düpedüz bir hazımsızlık değildir; aksine, etkin bir kendini bunlardan kurtarmayı istememe, bir kez istenmiş bir şeyin sürekliliğini isteme, gerçek bir isteme belleğidir: Böylece, özgün "istiyorum", "bunu yapacağım" ile, istemenin gerçek boşaltılması, bunun aktı, bir tuhaf yeni şeyler, çevreler dünyası, hatta isteme aktlarının bile [bu uzun isteme, zincirini kırmaksızın] arasında bulunabilecektir. Ne de çok şeyi şart koşuyor, bu! Bu biçimde geleceğe, sahip çıkmak için, insan, öncelikle zorunlu olayları, rastgele olaylardan ayırmayı, nedensel düşünmeyi, sanki onlar şimdiye aitmiş gibi, çok uzakta olanları görüp öncelemeyi, kesinlikle amacının ne olduğunu, ona ulaşma araçlarını, genel olarak hesaplayıp tahmin edebilmeyi öğrenmelidir, - insanın kendisi her şeyden önce, tahmin edilebilir, düzenli, zorunlu olmalıdır, kendi hakkındaki tasarımlarında bile ve sonunda, söz veren birinin yaptığı gibi, kendi geleceğine kefil olabilmelidir. [s.65-66]

Friedrich Nietzsche | Ahlakın Soykütüğü Üstüne | Çeviri: Ahmet İnam | Say Yayınları | 160 s.

____________________
[1] Süredurum kuvveti, atâlet kuvveti, direngen kuvvet [Çev. n.]
[2] Einverseelung. [Çev. n.]
[3] Einverleibung. [Çev. n.]
[4] Takım erki, oligos ve arkhé'den azınlığın yönetimi. Azınlıktaki bir ekibin yönetimi. [Çev. n.]
[5] Düzleştirilmiş ya da silinmiş tablet. Bilincin dışarıdan gelecek izlenimleri almadan önceki boş ve tertemiz durumu. [Çev. n.]

20 Nisan, 2017

Güç İstenci | 2. Bölüm | Ahlâkın Eleştirisi | 256

Night | Max Beckmann | 1918
Ben "ahlâk" denilince bir varlığın yaşama şartlarına teğet geçen değer biçmelerin bir sistemini anlıyorum. [s.147] 

Friedrich Nietzsche | Güç İstenci | Çeviri: Sedat Umran | Birey Yayıncılık | 501 s.

18 Nisan, 2017

Tan Kızıllığı | 1. Bölüm | 54

Pablo Picasso | Science And Charity | 1897
Hastalıkla İlgili Düşünceler! - En azından şimdiye kadar olduğu gibi hasta, hastalığından çok, hastalığıyla ilgili düşüncelerinden acı çekmesin diye hastanın evhamını yatıştırmak, - bu da bir şeydir diye düşünüyorum! Ve bu pek önemsiz bir şey de değildir! Şimdi görevimizi anlıyor musunuz? [s.49]

Friedrich Nietzsche | Tan Kızıllığı | Çeviri: Özden Saatçi | Say Yayınları | 287 s.

16 Nisan, 2017

İnsanca, Pek İnsanca II | Gezgin ve Gölgesi | 208

John Leech | Appius Claudius Punished By The People | 1850
Kişi Nasıl Herkesi Karşısına Alır. ─ Şimdi herhangi bir kimse "benden yana olmayan bana karşıdır" demeye cesaret etseydi, derhal herkesi karşısına alırdı. - Bu duygu çağımızı onurlandırıyor. [s.118]

Friedrich Nietzsche | İnsanca, Pek İnsanca 2 | Çeviri: Mustafa Tüzel | İthaki Yayınları | 213 s.

12 Nisan, 2017

İyinin ve Kötünün Ötesinde | 9. Bölüm | Nedir Soyluluk? | 277

Francisco Goya | Sad Forebodings Of What Is To Come | 1810
- Berbat! yine de eski hikâye! İnsan, evinin yapımını bitirince, önce şunu anlar: Yapım sırasında, apansız öğrenmiştir, yapımdan önce, - başlamadan, mutlak bilmesi gerekli bir şeyi, şu, ebedi, usandırıcı "çok geç" - Bitmiş her şeyin hüznü!.. [s.207]

Friedrich Nietzsche | İyinin ve Kötünün Ötesinde | Çeviri: Ahmet İnam | Say Yayınları | 223 s.